23 Eylül 2009 Çarşamba

Beğendiğim tezahüratlar

Bu yazı Erdem'e ve Tuğrul'a ithafen yazılmıştır.

Aslında hiçbir zaman futbola o kadar meraklı olmadım. Dayımın etkisi ile Fenerbahçeli oldum. Amcalarımın söylemesine göre bir zamanlar Galatasaraylıymışım ama o kadarını hatırlamıyorum.

Futbol ile aram yoktu ama her zaman tribün ortamına ve tezahüratlara çok saygı duymuştum. Bir iki basket maçında amigoluk tecrübemde olmuştu aslında.

Üniversiteye gelmeden önce maçlara gitmeyi çok isterdim ve geldiğimde bir iki maça da gittim ama sonrasını getiremedim. Bizim çocukların çok meraklı olmamasının yada çoğu zaman gidecek paramız olmaması beni futboldan daha da uzaklaştırdı fakat içimde hala tribün ortamına saygı vardı.

Gel zaman git zaman 2. sınıfa geldim. Hasan Emre Mahmut'u da alıp eve çıktığında ben de diğer bloğa Kıvırcıkla Sertaç'ın yanına gidemediğim için E ya da D blokta kalmam gerekiyordu. Üniversite ilk geldiğim zaman yurtta tanıştığım Tuğrulla bir süre sonra odalarımız karşılıklı olmuştu. Merhaba merhabanın biraz ötesinde bir muhabbetimiz vardı. Vize öncesi herkes sabahlarken güzel muhabbetlerimiz de olmuştu. Neyse uzatmaya gerek yok ben kalacak birilerini ararken Tuğrul oğlum gel beraber kalalım dedi. Onlarında oda arkadaşı Akın eve çıkmıştı Tuğrulla Erdem'in yanına da biri lazımdı. Ben de bu bahane ile onların yanına taşındım. Tuğrulla Erdem ile ilgilide bir yazı yazarım belki, şimdi onlara hiç girmeyeceğim. Girersem çıkamam çünkü başlı başına süper adamlardı. Bu yazıda onlarla ilgili sadece Beğendiğim tezahüratlarla ilgili kısmını yazacağım.

Tuğrulla Erdem koyu Beşiktaşlılar. Ben başkalarına onları anlatırken; " İkisi de fanatik Beşiktaşlı, Erdem fanatikliğe ek olarak holigan " diyordum.

Ne kadar Fenerbahçeli olsam da çok ilgilenmediğimi söylemiştim en başta futbol ile ilgilenmediğimi söylemiştim. Birlikte bir süre kalmaya başladıktan sonra ben derse giderken Beşiktaş tezahüratları mırıldandığımı fark ettim. En başta çok garibime gitmişti. Sonra düşününce Erdem sürekli Çarşı'nın sitelerinde gezerken Beşiktaş tezahüratları çalıyordu odada ve benimde bunları söylemem çok doğaldı.

İşte bu şekilde başladı tezahüratlara daha fazla merak sarmam ve blogum da Beğendiğim tezahüratların videolarının olmasının en büyük etkisi Tuğrul ve Erdem'dir. Bu da benden onlara bir teşekkür olsun.

17 Eylül 2009 Perşembe

Schneider’deki stajımdan aklımda kalanlar

Uzun zamandan beri beklediğim stajımı bitirdim sonunda. Bu beklentinin ardından bir yazı yazmak fena olmaz galiba.
Stajın ilk haftası aslında çok güzel değildi. İnsan kaynakları içerisinde satış da olduğu için beni Building departmanına yerleştirmişti. Büyük bir heyecanla gittim ve İTÜ’den 90 da mezun olmuş Ahmet Nuri İşlek’in yanına yerleştirdiler beni. Güzel bir giriş konuşmasından sonra Ahmet Bey beni PLC eğitimine yolladı. İnanılmaz sıkıcıydı, aslında keyif alanlar tabii ki olur ama hiç bana göre değildi eğitim yok haberleşme yok kontrol. O hafta Ahmet Bey olmadığı için çok keyifli geçmemişti stajım. Aslında biraz kendi çabamla öğrendiğim yapıyı tam olarak kafamda oturtmaya çalışıyordum ve öyle bir yapı içerisinde çalışmanın benim açımdan sıkıcı olacağı düşüncesi karamsar yapmıştı beni. İkinci hafta Ahmet Bey’in gelmesi ile işler biraz daha güzelleştirdi. Oturtmaya çalıştığım yapı tamamen farklı imiş ve işin içinde satış varmış. Tamam dedim güzel gidecek gibi görünüyor bu iş. Beni satış takımı ile bir firmaya eğitime gönderdiler öncesi ve sonrasıyla hem takıma hem de satışa kanım kaynamaya başlamıştı. Derken 3. hafta orta gerilim eğitimine katıldım zaten tesisci olmayı düşünürken iyi geldi eğitim dedim Ziya sen bu tesis yolunda devam et biraz da satışa pazarlamaya kayarsın tam senlik olur. Yoksa öbür türlü bütün gün oturayım masa başında yok şu proje yok bu proje, zor olur zaten benim için. Son hafta da öyle sağa sola giderek yağmurda ıslanma korkusu ile güzel bir şekilde geçti.
Sonuç olarak;
- Güzel bir stajdı.
- Nasıl iyi yöneticilik yapılır konusunda biraz daha fikir sahibi oldum.
- Direktörlük zor meslek Genel müdürlükten hiç bahsetmiyorum bile zaten bahsedemem Genel Müdürü üç defa gördüm.
- Enver Abi’ye sevgiler saygılar, yapacak işim olmadığı zaman çok darladım onu sağ olsun hiç git başımdan demedi.
- Sigara içmek ne kadar sağlığa ve bütçeye zararlı olsa da insanlarla tanışma konusunda ondan daha iyi yardımcı yok.
En son olarak kesinlikle Schneider Elektirk’te çalışmayı isterim.

15 Eylül 2009 Salı

24

Amerikan dizilerini izlemeye ilk olarak "Lost" ile başladım. 8 günde 48 bölüm izlemiştim. Ondan sonra "Prison Break" geldi. Peşine "Heroes" geldi. Ondan sonra "Dexter" ve ardından " How I Met Your Mother" geldi. Ve en sonunda "24" ü izlemeye başladım ve 7 sezonunu çok kısa sürede bitirdim.
Benim gibi aksiyon sevenlere şiddetle tavsiye ederim. Hiç durmadan kaç bölüm izleyebileceğinizin gerçekten bir sınırı yok. Sürükleyip götürüyor dizi.

Bir diğer hoşuma giden kısmı ise 2. sezonda artık işin içine ABD Başkanları devreye giriyor ve hep merak ettiğim abi bu adamlar nasıl yaşıyor neler yapıyor sorusuna cevap olabilecek görüntüler olması. Tabii bunların bir çoğunun gerçekçi olmadığını biliyorum ama merak ettiğim için en azından hoşuma gidiyor görmek. Oval Ofis nasıl bir yer Başkan lar nasıl korunuyor gibi sorulara az da olsa cevap bulabiliyorsunuz.

Saçmalıklara gelince bir sezon 24 saat sürüyor ve cep telefonlarının şarjı hiç bitmiyor. Uykularının gelmesini yorulmalarını geçtim esnemiyorlar bile.

Sonuç olarak güzel diziydi. Benim gibi aksiyon severlere şiddetle tavsiye ederim. Elimde 7 sezonun hepsi var ve isteyene anında verebilirim. Ha Jack Bauer'e de değilmek gerekir tabii ki adam efsane söyleyecek hiç bir şey yok.

8 Eylül 2009 Salı

Teşekkür

Merhabalar,

Bu aralar blog açmamla başlayan süreçle internet dünyasında çok daha yararlı şeyler yapmak için çabalarken dün çok enterasan ve beni çok mutlu eden bir olay yaşadık. Sizlere onu anlatmak istiyorum (Anlatırken isim kullanmayacağım anlayan anlar anlamayıp çok merak edenler bana sorabilirler).

Çok sayıda insandan blogumla ilgili olumlu ya da olumsuz geri dönüşler aldım. Fakat birisi olumlu geri dönüşlerini bana süpriz yaparak çok daha farklı iletti. Çok yakın bir arkadaşım sevgilisi ile blogumu okurken bana bir internet sitesi açmaya karar vermişler. Arkadaşımın sevgilisi bilgisayarcı olduğu için siteyi açmaları çok kolay olmuş. Bana bunu dün söylediklerinde çok mutlu oldum. Onun için sevgili arkadaşıma ve onun sevgilisine sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum. Bu güzelliği hiçbir zaman unutmayacağım.

Siteye gelince; www.civanbay.com benim için aldıkları site. Siteyi en kısa zamanda düzenleyerek bundan sonra orada yazacağım. Oraya taşındığım zaman bunu size bildireceğim tabii ki.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Sonbahar

Aslında böyle bir yazı yazmak aklımın ucundan geçmezdi. Zaten siz de okuyunca şaşırcaksınız ne alaka lan Ziya diyeceksiniz.
Biraz önce bir arkadaşım sonbaharı anlattı bana aynen şöyle dedi: "Sonbahar, ne yaz kadar sıcak ne de kış kadar soğuk. Hemen herşeyin hayatın başlangıcı gibi. Eylül ayı. Okullar açılıyorbastan bir düzen kurma telaşı. Herşeye bastan başlamak için harika bir fırsat". Beni enterasan bir şekilde çok etkiledi. Hele "Herşeye bastan başlamak için harika bir fırsat" bu kısmı.
Bir anda bende şu anki durumumu düşündüm aslında bana ne kadar yakındı bu cümle. Senelerdir üzerimde olan bir yükü bıraktım iki gün önce. Babama okulumun 1,5 sene uzadığı söyledim. Uniclub firması ile bugün iş görüşmesine gittim. Ben de herhalde bu eylül ayı itibari ile farkında olmadan herşeye yeniden başlıyorum.
Bu sene herhalde birşeyler daha farklı olacak. Zaman herşeyin hem çözümü olacak hem de yol gösterici olacak.
Çok enterasan oldu be. Ben bile anlamadım sizlerinde anlamış olamayacağını düşünüyorum ama sağlık olsun...